10 - 16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI

10 – 16 Mayıs Engelliler Haftası ve biz de "en büyük engel, engellenmektir” sloganıyla giriyoruz bu haftaya…
 
2011 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan Engellilik Raporu’nda, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ine karşılık gelen 1 milyardan fazla insanın engelli olduğu açıklanmıştır. Türkiye’de ise sayıları yaklaşık 8.5 milyonu bulan engelli vatandaşımız, ülke nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturmaktadır. Gerçek rakamlara ulaşıldığı zaman daha sorunlu bir tablonun karşımıza çıkacağını biliyoruz.
 
Sadece bu hafta kapsamında değil, her fırsatta dile getirilmesi gereken sorunları var engelli vatandaşlarımızın… Bunlar ki; sağlıktan eğitime, ulaşımdan fiziki çevreye, sosyal güvenlikten istihdama kadar uzanan ciddi sorunlar…
 
Eğitim alanında karşılaştıkları sorunlar nedeniyle, engelli çocukların okulda kalma süreleri ve sınıf geçme oranları daha düşük seyrediyor. Ne yazık ki, sağlık açısından da durum değişmiyor. Engelli bireyler genel nüfusa göre daha düşük kalitede sağlık seviyesinde yaşıyor.
 
Çalışma alanına gelince... Türkiye’nin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi her ne kadar "Taraf Devletler engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında çalışma hakkına sahip olduğunu kabul eder” dese de; veriler, engelli bireylerin işsiz kalma ihtimallerinin daha yüksek; istihdamda olsalar dahi elde ettikleri kazancın daha düşük olduğunu gözler önüne seriyor.
 
Başta 4857 sayılı İş Kanunu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olmak üzere, çalışma hayatına ilişkin mevzuatlarda engelli çalıştırmaya yönelik yükümlülüklere yer verilmiş olsa da gerek kanunların kendi kısıtlılığı gerekse uygulama zafiyetleri nedeniyle bu konuda istenilen amaca ulaşılamadığı aşikardır.  
 
Örneğin; kamuda normalde çalıştırılması gereken sayıdan 25.000 kişi daha az engelli vatandaşımızın istihdam edildiğini, ayrıca seçim dönemlerinde verilen sözlerin de insanların ekmek umudunu seçim kampanyası haline getirdiğini biliyoruz. Özel sektörde ise daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Sorumluluktan para cezası ödeyerek kurtulmaya çalışan işveren, insanı değil de maliyet unsurunu ön plana çıkararak, durumu insanlık için adeta kanayan bir yara haline getiriyor. 
 
Görülüyor ki, yasanın varlığı değil uygulaması önemli olan. Yani yasalar caydırıcı bir yaptırım içermedikçe ya da denetim mekanizması etkin bir şekilde işletilmedikçe herhangi bir başarı elde edilemeyeceği ortada…
 
Ayrıca burada, iş kazalarının da engellilik ve engelleme yolunda önemli bir faktör olduğunu unutmamak gerekir. 
 
Basın-İş Sendikası olarak, kimsenin engellenmediği, ötekileştirilmediği ve kimsenin kimseye bağımlı olmadığı, bir dünya diliyor ve "engelsiz bir yaşam için engel siz olmayın” diyoruz.


BASIN-İŞ SENDİKASI
MERKEZ YÖNETİM KURULU 

Son 10 Basın Açıklamaları