Haziran-Eylül 1999
Sosyal Güvenlik Saldırısı ve Karşı Eylemler
Hükümet
1999 yılı Haziran ayı sonlarında “Sosyal Güvenlik Reformu” adıyla bir kanun
tasarısını gündeme getirdi. Sigortalıların haklarını ciddi biçimde ortadan
kaldırdığı ve mezarda emekliliği gündeme getirdiği gerekçesiyle
sendikalarımızın buna tepkisi çok sert oldu. 1 Temmuz’da toplanan Ekonomik
Sosyal Konseyde bu tepkiler dile getirildi. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş ortak bir
yeni metin hazırladı. İşveren kesimiyle tartışılan bu metin üzerinde anlaşmaya
varılan ve varılmayan maddeler hükümete sunuldu. 6 Temmuzda toplanan Türk-İş
Başkanlar Kurulu SSK’nın sorunlarının çözülmesi için önerilerini bir basın
açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu. Ancak hükümet talepleri ve eleştirileri hiçe
sayarak hazırladığı başka bir taslağı 9 Temmuz 1999 günü görüşerek meclise
gönderdi. Bunun üzerine Türk-İş
Başkanlar Kurulu 12 Temmuz’da olağanüstü olarak toplandı. Ardından 14 Temmuz
1999, Türkiye emekçileri için bir dönüm
noktası olacak bir gelişmeye tanık olduk. 15 emek örgütü biraraya gelerek Emek
Platformunu oluşturdu:
EMEK
PLATFORMUNU OLUŞTURAN BİLEŞENLER: TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, KESK, Türkiye
KAMU-SEN, MEMUR-SEN, BASK, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, Tüm İşçi Emeklileri
Derneği, Tüm Bağ-Kur Emeklileri Derneği, TMMOB, TÜRMOB, Türkiye Barolar
Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Tabipleri
Birliği, Türk Veteriner Hekimleri
Birliği
Bu
örgütler, Türk-İş Genel Merkezinde yaptıkları toplantı sonucunda mezarda
emekliliğin önlenmesi, memur ve emekli aylıklarının artırılması için üretimden
gelen gücün kullanılması da dahil bir dizi eylem biçimini belirledi.
Emek
Platformunun aldığı kararlar uyarınca 15 Temmuz’da tüm illerde Şube Yönetimleri
olarak DSP, MHP ve ANAP’ın il örgütlerine siyah çelenk koyduk.
19
Temmuz günü yaklaşık 15 bin kişi, Türk-İş’e bağlı Sendikaların tüm Genel Merkez
ve Şube Yöneticileri ile birlikte Mithatpaşa Caddesinde toplanarak DSP, MHP,
ANAP Genel Merkezlerini topluca ziyaret etti ve siyah çelenk bıraktı.
Ülkemizin
birçok bölgesinde yapılan toplantıların ardından, 24 Temmuz 1999 günü Ankara’da
Kızılay meydanında 400 bin kişiyle Türkiye tarihinin en büyük işçi memur
mitingini yaptık.
Bu
mitingin yankıları büyük oldu ve sosyal güvenlik yasa tasarısında emekçinin
talepleri doğrultusunda bir takım değişiklikler yapıldı. Ancak yeterli değildi. Türk-İş’in 30 Temmuz
1999 tarihli toplantısında bu eksiklikler dile getirildi, emeklilik yaşında
58-60 yaş dayatmasının kabul edilemeyeceği ifade edildi.
Sosyal
Güvenlik Reform Tasarısının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundan istenilen biçimde
geçmemesi üzerine Türk-İş daha sert tepki gösterme kararı aldı. Emek Platformu
3 Ağustos’ta toplandı. Bu toplantıda ve ardından yapılan Türk-İş Başkanlar
Kurulunda alınan karar uyarınca, 4 Ağustos 1999 sabahı Emek Platformunu
oluşturan kuruluşların Başkan ve Yöneticileri Ankara Kızılay Güvenpark’ta bir
oturma eylemi yaptı. Ardından 500 kişilik bir grupla meclise yürüdü ve oturumu
izledi.
Türk-İş’in
6 Ağustos günü 1 günlük iş bırakma çağrısı, tüm sendikaların olumlu yanıtı ve
eylem için hazırlıkların başlaması, Emek Platformu Başkanlarının oturumu
izlemesi sonucunda 4 Ağustos akşamı Sosyal Güvenlik Reform Tasarısı Genel
Kurul’dan geri çekildi. Ve 6 Ağustos İş bırakma eylemi ertelendi.
Tasarının,
emeğin talepleri hiçe sayılarak tekrar gündeme alınacağı haberinin alınması
üzerine 12 Ağustos’ta acil gündemle toplanan Emek Platformu, 1 günlük iş
bırakma eyleminin 13 Ağustos’ta yapılması kararını aldı ve bu karar geniş bir
katılımla uygulandı.
Bu
gelişmeler yaşanırken Türkiye 17 Ağustos 1999 Depremiyle sarsıldı. Emek kesimi
deprem nedeniyle açılan yaraların kapatılabilmesi, yardıma muhtaç insanlara
yardım toplanabilmesi için eylem sürecini askıya aldı ve depremden zarar
görenlere odaklandı. Diğer taraftan
hükümet, yaşamımızda ağır tahribata yol
açan depremin enkazını kaldırmak için uğraşacağına, 25 Ağustos günü yangından
mal kaçırırcasına Sosyal Güvenlik Reformunu kabul etti ve halkımızı ikinci bir
enkaz altında bıraktı.
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ise veto etmesi için yapılan çağrılara rağmen kanunu
onaylayarak çalıanları hayal kırıklığına uğratmıştır. 4447 sayılı bu Kanun 8
Eylül 1999 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Şubemiz
yaşanan bu süreçte konunun hayati öneminin bilincinde olarak eylem ve
etkinliklere katılımın üst düzeyde olması için gereken çalışmaları yapmıştır.
11-26 Nisan 2000
“Özelleştirmeye Karşı Demokratik Sosyal Devleti Koruma ve İş Güvencesi
Yürüyüşü” ve 26 Nisan 2000 Salon Toplantısı
1-5
Aralık 1999 tarihleri arasında toplanan Türk-İş Olağan Genel Kurulunda, kabul
edilen “Öncelikli ve Acil Talepler Bildirgesi”nde özelleştirmenin durdurulması
ve iş güvencesinin 158 sayılı İLO Sözleşmesi uyarınca sağlanması için etkin bir
biçimde mücadele kararlılığı dile getirilmişti. Bu karar doğrultusunda 2000
yılında çalışmalar başlatıldı. Bir İş Güvencewsi Yasa Tasarısı teklifi
hazırlandı. Sendikaların hukukçularının da görüşleri alınarak 27 Mart 2000
tarihinde son şekli verilen bu teklif Başbakana, Çalışma ve Sosyal güvenlik
Bakanına ve Parti Başkanlarına sunuldu. Ardından 11 Nisan 2000 tarihli Türk-İş
Başkanlar Kurulu Kararı gereğince Türk-İş Bölge Temsilcilerinin bağlı
Sendikaların Şube yöneticilerinin Türkiye’nin dört bir yanından başlattığı
yürüyüş 26 Nisan 2000 tarihinde Ankara’da noktalandı. Aynı gün Selim Sırrı
Tarcan Spor Salonunda Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen sendikacılarla,
Sendikaların Genel Merkez Yöneticileri, Ankara Şube Yönetimleri, İşyeri
Temsilci ve Baştemsilcilerinin katıldığı bir salon toplantısı düzenlendi,
özelleştirmeye ilişkin tepkiler dile getirildi ve iş güvencesi isteği bir kez
daha güçlü bir biçimde vurgulandı.
1 Mayıs 2000,
“Özelleştirmeye Hayır”, “İş güvencesi Hakkımızı İstiyoruz”
İşçi
sınıfının uluslarası birlik dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs, 2000
yılında özelleştirmeye karşı demokratik sosyal devlete sahip çıkılması ve iş
güvencesi için mücadele edilmesi anlayışıyla ve Türk – İş, DİSK, KESK,
demokratik kitle örgütleri ve partilerin katılımıyla Sıhhiye Meydanı’nda
coşkuyla kutlandı. İş gününe rastlamasına rağmen Başkent’teki kutlamalara yaklaşık 15 bin kişinin katıldı. Mitingte en
çok, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Ekmek yoksa barış da yok”, “Kahrolsun IMF,
bağımsız Türkiye”, “İki yüzlü siyaset istemiyoruz”, “Kurtuluş yok tek
başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz” gibi sloganlar atıldı.
“Özelleştirmeye Hayır” “İş Güvencesi Hakkımız” yazılı pankartlar taşındı.
Konuşmalardan sonra katılımcılar “1 Mayıs Marşı” ve Grup Anatolia’nın
seslendirdiği parçalar eşliğinde halay çekti.
Eylül 2000 Etkinlikleri
Grev
ertelemeleri, Zorunlu Tasarrufların hak sahiplerine ödenmemesi, Cumhurbaşkanına
sevkedilen Kararnamelerle SSK’nın yeniden yapılandırılması adı altında bir
karmaşaya itilmesi, memurların ömzlük haklarının hak kayıplarına yol açacak
biçimde düzenlenmesi gibi uygulamalarla emeğin taleplerinin göz ardı edilmesi
üzerine 15 Eylül 2000’de toplanan Emek Platformu, bir dizi etkinlik kararı
aldı.
Bu
karar uyarınca işyerlerimizden, 19 Eylül 2000 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer’e taleplerimizi ileten ve SSK’nın yeniden yapılandırılmasını içeren
Kararnameleri veto etmesini talep eden fakslar çekildi.
Yine
aynı karar uyarınca 20 Eylül 2000 tarihinde tüm işyerlerinde uyarı bildirisi
okundu. Bu bildiride kısaca şunlara yer verildi:
“…..Hükümetin
ülkemiz ve halkımız aleyhindeki politikaları uygulamaya devam etmesi durumunda,
Emek Platformu olarak, diğer tüm toplum kesimlerinin ve demokratik kitle
örgütlerinin de aktif desteğini alarak, geçmişte alınmış olan karar uyarınca,
tüm ülke çapında genel ve yaygın eylemler gerçekleştireceğiz.”
1 Aralık 2000 İş Bırakma
Eylemi, Kızılay Uyarı Mitingi
Türkiye
genelinde yaklaşık 250 bin emekçi, Emek Platformunu oluşturan 15 sendika ve
sivil toplum örgütünün 30 Ekim Başkanlar Kurulunda alınan kararları
doğrultusunda ve hükümetin aylardır süren eylemlere ve çalışanın taleplerine
kulaklarını tıkaması üzerine bütçe tasarısının görüşüldüğü gün yani 1 Aralık’ta
1 günlük iş bıraktı.
Ankara’daki
mitinge, “IMF’den değil halktan yana bütçe”, “Hükümet zammını al başına çal”,
“Zafer direnen emekçinin olacak”, “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” sloganlarıyla
ulus gar önünden ve Eskişehir yolu üzerinden gelen emekçiler Kızılay meydanında
toplandı. Eylemciler burada davul zurna eşliğinde halay çekerek, “IMF defol bu
memleket bizim”, “Söz yetki karar çalışanlara”, Direne direne kazanacağız”
sloganlarını attılar. Emek Platformunu Başkanlar Kurulu üyeleri buradan meclise
yürüdü ve TBMM Başkanı Ömer İzgi’yle görüşerek emekçilerin isteklerini içeren
bir metin verdiler.
Metinde,
İş Güvencesi Yasa Tasarısının daha fazla geciktirilmeden yasalaştırılması, kamu
çalışanlarına grevli toplu sözleşmeli sendika hakkının sağlanması, kamu
çalışanlarına öngörülen yüzde 10 maaş zammının arttırılması, zorunlu tasarruf
fonunda biriken ana para ve nemaların derhal nakden ve tek seferde ödenmesi,
özelleştirmelerin durdurulması, taşeronlaştırmaya son verilmesi, işçi ve memur
emekli maaşlarının ve asgari ücretin çağdaş yaşama yetecek düzeyde
belirlenmesi, kaçak işçiliğin önlenmesi, kamu çalışanlarına uygulanan baskılara
son verilmesi talepleri yer aldı.
Eylem
esnasında okullarda ders yapılmadı, yolcu, yük ve banliyo trenleri çalışmadı,
acil hastalar dışındakilere poliklinik hizmeti verilmedi, vergi daireleri
çalışmadı.
Ancak
hükümet çalışanın sesini yine duymadı ve taleplerin hiçbirisi için
gerçekleştirmeye dönük adım atılmadı.Eylem’den sonra açıklama yapan memur ve işçi Sendika ve Konfederasyon
Başkanları, uzattıkları zeytin dalını almaya yanaşmayan hükümetin bu
duyarsızlığına tepkilerini etkin eylemlerle yanıt vereceklerini söylediler.
Mart- Nisan 2001 ”
YOLSUZLUĞA VE YOKSULLUĞA HAYIR”
9
Aralık 1999 tarihinde IMF ile imzalanan stand by anlaşması sonrasında IMF ve
Dünya Bankasınca belirlenen politikalar çerçevesinde sürdürülen istikrar programı
önce Kasım daha sonra Şubat krizleriyle birlikte çöktü. Yaşanan krizlerin baş
sorumlusunun IMF ve Dünya Bankası olduğu gerçeğini hükümetin görmezden gelmesi
ve krizden çıkış için yine IMF ve Dünya Bankası politikaları çerçevesinde yeni
ve daha ağır bir program hazırlamaya girişmesi sonucunda Emek Platformu 13
Martta toplanarak ” Yolsuzluğa Ve Yoksulluğa Hayır” sloganı çerçevesinde bir
dizi etkinlik ve eylem kararı aldı:
24-25 Mart 2001 Emek
Politikaları Sempozyumu
13
Mart toplantısında alınan karar uyarınca, 24-25 Mart tarihleri arasında “Emek Politikaları Sempozyumu” düzenlendi.
Sempozyum,
rant yerine üretimi artıran, istihdamı artıran, gelir dağılımındaki
eşitsizlikleri gideren, vergi adaleti sağlayan, bütçenin sosyal devlet
gereklerine uygun olarak oluşturulmasını öngören ve çokuluslu şirketlerin ve
zengin Kuzey ülkelerinin ve uluslar arası finans kurumlarının çıkarlarını
gözeten IMF ve Dünya Bankası politikalarına alternatif bir ekonomik program
hazırlamak amacıyla düzenlendi. Sempozyuma, ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Oktar Türel, Yakup Kepenek ve Cem Somel, Ankara Siyasal
Bilgiler Fakültesinden Prof. Dr. Korkut Boratav, Oğuz Oyan ve Sinan Sönmez ve
değişik üniversitelerden akademisyenler yaşanan ekonomik darboğaz ve çıkış
yolları üzerine sunuşlar yaptılar.
Bu
sempozyum ışığında “Emek Platformu Alternatif Programı hazırlandı. Böylece ilk
defa, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal hayatını 80 sonrasında içinden çıkılmaz
bir hale sokan ve IMF ve Dünya Bankası güdümünde hazırlanan programlara
alternatif bir program hazırlanmış oldu.
Yaşanan
son iki krizden sonra halen bu iki kurumun direktifleri doğrultusunda program
hazırlama çabasına giren ve bunun tek çıkar yol olduğunu savunan hükümete
karşın, Emek Platformu çalışanları ezmeyen, ülke ekonomisini sağlam temellere
oturtacak ve yeni istihdam olanakları yaratacak ve sürekli ekonomik büyümeyi
sağlayacak bir programın hazırlanabileceğini göstermiş oldu.
31 Mart 2001 Kitlesel
Basın Açıklamaları
Emek
Platformunun çeşitli üniversitelerden öğretim görevlilerinin desteğiyle
hazırladığı çalışanların alternatif ekonomik programı 31 Mart günü tüm yurtta
düzenlenen kitlesel basın açıklamalarıyla halka dağıtıldı ve kamuoyunun desteği
arandı.
Emek
Programı Ankara’da işçilerin ağırlıkta olduğu kitlesel basın açıklamasıyla
tanıtılırken, eyleme katılanlar ne IMF’nin, ne Dünya Bankası’nın ne de onların
işbirlikçisi hükümetin programını kabul etmeyeceklerini ilan ettiler. Kendi
programlarıyla alana çıkan ve “Genel grev genel direniş”, “IMF uşağı hükümet
istifa”, “Yolsuzluğa hayır, yoksulluğa son”, “Memurdan işçiden aldılar hırsıza
verdiler”, “İşçi memur burada hükümet nerede” sloganları ile hükümetin
istifasını ve mücadelenin genel greve kadar yükseltilmesini isteyen 3000
emekçi, 14 Nisan’da daha güçlü meydanlara çıkacağını gösterdi.
İşçilerin
damgasını vurduğu eyleme, Türk-İş pankartının yanısıra bağlı sendikalardan da
Sendikamız Basın-İş Yol-İş, Türk Metal, Tezkoop-İş, Tes-İş, Türk Harb-İş,
TÜMTİS ve Tarım-İş kitlesel olarak kendi pankartlarıyla katıldı. Eyleme, DİSK,
Hak-İş KESK, Kamu-Sen ve bağlı sendikalar ile TMMOB pankartlarıyla katıldı.
Basın
açıklamasının ardından Kızılay’ın dört bir yanına dağılan işçi ve emekçiler, EP
tarafından bastırılan Emek Programı’nı Ankaralılar’a dağıttı.
4 Nisan 2001,
İşyerlerinde Bildiri Okuma Eylemi
Emek
Platformunun aldığı karar uyarınca Sendikamız Genel Merkezinden yapılan duyuru
üzerine tüm diğer işyerlerinde olduğu gibi Ankara Şubemize bağlı işyerlerimizde
de, 4 Nisan 2001 günü “Alternatif program ve Emek Platformu bildirileri okundu,
14 Nisan mitingine çağrı yapıldı.
14 Nisan 2001 Yolsuzluğa
ve Yoksulluğa Hayır Mitingleri
11
Nisan 2001 günü esnafın düzenlediği mitinglerde çatışma çıktığı için Ankara
başta olmak üzere birkaç ilde 1 ay süreyle tüm eylemlerin yasaklanması
nedeniyle, bu illerin dışında Türkiye miting alanına çevrildi. İstanbul’da
yapılan mitinge yaklaşık 50 bin, İzmir’dekine 40 bin katıldı. Mitinglere ilk
defa esnaf da destek verdi.
Emek
Platformunun 14 Nisan’da Türkiye genelinde düzenlediği mitinglerde alanları
dolduran onbinlerce çalışan “Yolsuzluğa ve Yoksulluğa Hayır” dedi, hükümeti
istifaya çağırdı; örgütlü olmanın gereği ve bilinci ile demokratik hakkını
kullanarak hükümetten hesap sordu. Yer yer küçük çaplı olaylar yaşansa da
provokasyonlara izin verilmedi, çalışan muhalif sesini demokratik bir biçimde
yükseltti.
Ankara’da
esnaf eylemlerinde yaşanan çatışmalar nedeniyle 1 ay süreyle tüm eylemlerin
yasaklanması sonucunda sadece basın açıklaması yapıldı. Basın Açıklamasına
Sendika Genel Merkez ve Ankara Şube Temsilcileri de katıldı.
Düzce’de
yapılan mitinge Anadolu Ecopack işyerimizde çalışan arkadaşlarımız ve Genel
Sekreterimiz Yakup Akkaya katıldı. Mitingde bir de konuşma yapan Akkaya,
yaşanan krizlerle ülkemizin ağır bir ekonomik ve sosyal kaosun içine
sürüklendiğini bundan en fazla da deprem bölgesinde yaşayanların etkilendiği
söyledi. Akkaya, devalüasyon ve artan enflasyonla bir anda ücretlerin yarı
yarıya değer yitirdiğini, sermayeye altı ay için yüzde 57.5 faiz verildiğini
ancak işçiye sıfır zam dayatıldığını, memura verilen zam oranının yüzde 2.7
olduğunu ve asgari ücretin sefalet ücreti olmaya devam ettiğini belirtti.
Akkaya çalışanların bu şekilde görmezden gelinemeyeceğini söyledi.
Ülke
ekonomisinin bugün içinde bulunduğu kriz ortamına IMF ve Dünya Bankası güdümlü
programların neden olduğunu görmezden gelen ve düzlüğe çıkmak için yine IMF ve
Dünya Bankasına başvuran hükümeti protesto etmek, emeğin alternatif programına
destek sağlamak için yapılan mitinglere onbinlerce emekçi katıldı.
Meydanları
dolduran çalışanlar, “Anlayana Sivri Sinek Saz, Anlamayana Yazar Kasa Az”,
“Dünyanın Bütün Emekçileri Birleşin”, Sadaka Değil Toplu Sözleşme”, “IMF Değil
Çalışanlar Yönetsin”, “İş Güvencesi Hakkımız Söke Söke Alırız”, Bankalara Değil
Çalışanlara Kaynak”, döviz ve sloganlarıyla isyanlarını dile getirdiler.
1 Mayıs 2001, Yoksulluğa
ve Yolsuzluğa Hayır
Mart
ve Nisan aylarında alanları ve işyerlerini eylem yerine çeviren emekçiler, 1
Mayıs’ta yine aynı ruh ve azimle alanlara çıktı.Emekçiler, uluslararası
sermayenin çıkarları doğrultusunda uyguladıkları politikalar iflas etmesine
karşın bu politikalarda ısrar etmeyi sürdüren hükümete ve IMF’ye tepkilerini 1
Mayıs alanında ortaya koydular.
Ankara’daki
kutlamalar Tandoğan meydanında yapıldı. Tandoğan Meydanı’nı dolduran 20 binden
fazla işçi ve emekçi içinde, Türk-İş ve DİSK pankartı arkasında işçilerin yoğun
katılımı dikkat çekti. Türk-İş, DİSK, Hak-İş, KESK ve TMMOB’dan oluşan tertip
komitesince düzenlenen mitinge, Memur-Sen, TMMOB, TTB, ÇHD, İHD ve TEB’in
yanısıra, EMEP, ÖDP, HADEP, CHP, DBP ve İP de katıldı.
Mitingin en dikkat çeken sloganları şunlardı:
“Yolsuzluğa, yoksulluğa karşı alanlardayız”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “IMF defol bu
memleket bizim”, “Sermaye mezara emek iktidara”, “Ne ABD ne Avrupa bağımsız
Türkiye” ve “Ne IMF ne Derviş hep birlikte direniş”, “Ne ABD ne Derviş, Genel
grev genel direniş”.
Sendikamız
Genel Merkezi ve Ankara Şubesi de dahil mitinge Türk-İş’e bağlı sendikalardan,
Yol-İş, T. Maden-İş, Harb-İş, Tarım-İş, Tez-Koop-İş, Tes-İş, Basın-İş, GMİS,
Belediye-İş, Demiryol-İş ve TGS katıldı.
Tandoğan
Meydanı’na saat 12.00’de girmeye başladı. Yürüyüş kortejlerinin alana girmesi
bir saati buldu. Saat 13.00 sıralarında giriş biterken, miting, 1 Mayıs
şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Ardından topluca 1 Mayıs marşı
söylendi. Ayrıca seslerine, taleplerine kulaklarını tıkayan Meclis’in
uyarılması için hep bir ağızdan “İşsizliğe, yolsuzluğa, yoksulluğa, pahalılığa,
Amerika’ya, IMF programına, hayır” denildi.
Konuşmaların
ardından miting, Metin Yılmaz ve Grup Anatolia’nın türküleri eşliğinde
halayların çekilmesi, 1 Mayıs Marşı’nın hep bir ağızdan söylenmesiyle sona
erdi.
Pankart
ve dövizlerini toplayan gruplar Maltepe’den Kızılay’a kadar alkış ve
sloganlarla yürüdü.
Kasım- Aralık 2001 Emek
Platformu Etkinlikleri
Emek
Platformuı Başkanlar Kurulu, yapılan tüm girişimlere rağmen, hükümetin 2002
bütçesini IMF ve Dünya Bankası güdümünde sadece borçları döndürmeye odaklaması,
sosyal güvenliğe, eğitime ve yatırımlaraçok az bir kaynak ayırması, işçiyi, memuru, küçük esnafı, köylüyü
sefalete ve açlığa sürükleyecek politikalarda ısrar etmesi, hazırlanan Emeğin
Alternatif Programını görmezden gelmesi üzerine toplanarak yeni bir etkinlik
takvimi belirledi. Buna göre aşağıdaki etkinlikler gerçekleştirildi:
9 Kasım 2001, Tüm Dünya
Emekçileri İle Birlikte “Küreselleşmeye Hayır Mitingi”
Emek
Platformunun aldığı karar uyarınca, Uluslar arası Hür İşçi Sendikaları
Konfederasyonu ICFTU’nun organize ettiği ve diğer uluslar arası sendikal üst
örgütlerin desteklediği “Emeğin Küresel Eylem Günü”nde Türkiye’de emekçiler
miting alanlarını doldurdu. Platformun diğer bileşenleri ICFTU’ya üye Türk-İş,
Hak-İş, DİSK ve KESK’i bu mitingde yalnız bırakmadı.
İşçi
ve emekçiler, Ankara’da yaptıkları bu mitingle hükümetin IMF direktiflerine
uygun politikalarından, Türkiye’nin ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda
ateşe atılmasına kadar pek çok uygulamasını protesto ettiler. Sıhhiye
Meydanı’nda yapılan ve 25 bine yakın emekçinin katıldığı mitingde, emek
güçlerine ve emekçiye yönelik saldırıların sürmesi durumunda genel grev dahil
her türlü mücadele yönteminin kullanılacağı ilan edildi.
DİSK
ve KESK’in hafta başında Edirne, Denizli, Diyarbakır, Samsun ve Antep’ten
başlattığı “İşsizliğe, Yoksulluğa, Yolsuzluğa ve Savaşa Hayır” yürüyüşü miting
sabahı Ankara’da noktalandı.
Türk-İş’e
bağlı sendikalar Celal Bayar Bulvarı üzerinde buluştular. Kortejin önünde
Türk-İş pankart ve flamaları yer alırken, sendikalar arkada düzenli kortejler
oluşturdular. Korteje daha sonar Hak-İş ve bağlı sendikaları da katıldı.
Yürüyüş kolu mitingin yapılacağı Abdi İpekçi parkına hareket etti. Fakat daha
sonra DİSK ve KESK ile de anlaşma sağlanarak miting alanı olarak Sıhhiye
meydanı seçildi.
DİSK
ve KESK üyeleri Tandoğan meydanında toplandı. Polisin, Tandoğan’dan Kızılay’a
giden caddeye barikat kurması, toplananların “Emekçiye değil çetelere barikat”
ve “IMF’ye kıyak emekçiye dayak” sloganları ile protesto edildi. Daha sonra
topluluk miting alanına doğru yürüyüşe geçti. “Yoksulluğa, yolsuzluğa ve savaşa
hayır” pankartının arkasından yürüyen sendika, parti ve kitle örgütleri sık sık
“Genel grev, genel direniş”, “Savaşa değil emekçiye bütçe” sloganlarını
attılar. Türk-İş Başkanı Bayram Meral, yürüyüş kolunu Celal Bayar Bulvarı
üzerinde karşıladı.
DİSK
ve KESK ile eyleme destek veren grupların da Sıhhiye Meydanı’na yerleşmesinin
ardından 2 saat gecikmeyle miting başladı. Sendikamız Genel Merkez ve Ankara
Şubesi mitinge “Yolsuzluk ve Yoksulluk Üreten Bir Küreselleşmeye Hayır”
pankartıyla katıldı.
Mitingde
birer konuşma yapan Türk-İş ve diğer Konfederasyon Başkanları, 15 Kasım’da ve 1
Aralık’ta yine alanları doldurup, ardından taleplere duyarsız kalındığı
taktirde genel grevi ülkenin gündemine taşıyacaklarını söylediler.
15 Kasım 2001 Basın
Açıklamaları
Emek
Platformu bileşenleri, “Ülkemize, geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine sahip
çıkıyoruz” adı altında 15 Kasım 2001 günü bütün illerde basın açıklamaları
yaptı.
Platformun
ortak basın açıklamasının okunduğu eylemlerde bağımsızlık ve demokrasinin tehdit
altında olduğu; işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin her
geçen gün arttığı, devletin vergi gelirlerinin bir avuç yerli ve yabancı
sermayedara ödenen faizlere bile yetmediği ifade edildi. Emekçilerin hükümete
ve Meclis’e güven duymadığı vurgulanan açıklamada, “Türkiye çaresiz değildir.
Çözüm, Emek Platformu Programı’nda açıkça ifade edilmiştir. Emek Platformu, IMF
dayatmalarını reddetmekte, bağımsızlık, ulusal egemenlik ve demokrasi
temelinde, emekten yana politikaların uygulanmasını talep etmektedir” denildi.
Platformun
Ankara bileşenleri, hükümetin emekçi düşmanı politikalarına Kızılay
Güvenpark’ta yaptıkları eylemle tepki gösterdiler. Eylem sonrasında Emek
Platformunun hazırladığı “Ülkemize, Geleceğimize, Çocuklarımızın Geleceğine
Sahip Çıkıyoruz” bildirisi halka dağıtıldı.
Güvenpark’ta
“Emek Platformu” pankartı altında toplanan 500’ü aşkın emekçi, “IMF uşağı
hükümet istifa”, “IMF’ye değil, emekçiye bütçe”, “Emekçiler el ele genel
greve”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganlarıyla 1 Aralık mitinginin
ardından ortaya koyacakları eylemleri ve talepleri dile getirdiler.
1 Aralık 2001 “Yoksulluğa, Yolsuzluğa ve
İşsizliğe Hayır” Mitingleri
Ağırlığın
İstanbul mitingine verildiği 1 Aralık’ta, Ankara’daki miting Mithatpaşa’da
yapıldı. Emekçilerin genel grev çağrısı başkenti kilitledi. Ziya Gökalp
Caddesi’ndeki Eğitim – Sen önünde ve Bayındır Sokak’taki Türk – İş Genel
Merkezi önünde toplanan yüzlerce emekçi, Kızılay’da buluşacaklarını açıklayınca
panzerler, özel tim ve binlerce polis yoğun güvenlik önlemleri aldı. Bu arada
Kızılay’a doğru hareket etmek isteyen kitle içinden 10’u aşkın kişi gözaltına
alındı.
DİSK
ve KESK üyelerinin Kızılay‘a doğru hareketlenmesi üzerine polis, Ankara
Valiliği’nce alınan yasak kararı gereğince “Toplu halde hareket edilmesi
ve Kızılay’a yönelinmesi halinde zor kullanmak suretiyle müdahale
edilecektir” uyarısında bulundu.
Daha
sonra Türk-İş, DİSK ve KESK Mithatpaşa Caddesinde buluştu ve miting burada
yapıldı. Miting’de yine baskın slogan, “İşçi Memur Elele Genel Greve” idi.
“Kahrolsun IMF, bağımsız Türkiye” sloganları çokça atıldı. Bu arada
yeni slogan olarak “Kahrolsun Avrupa emperyalizmi”, “Ecevit
alana Derviş bedava”, “12 dev adam, 40 milyon aç adam”
sloganları dikkat çekti. İşçiler ayrıca, iş güvencesi, geçici işçilere kadro ve
özelleştirmelerin durdurulması taleplerini dile getiren sloganlar attı.
Şubat 2002 “ARTIK YETER
BU ÜLKE BİZİM” Toplantıları
Bu
toplantılar kapsamında Ankara’da herhangi bir etkinlik planlanmadı. Ancak bu
etkinliğin iş güvencesi açısından önemli olması nedeniyle burada yer verme
gereği duyduk.
Türk-İş
Başkanlar Kurulunun 11 Şubat 2001’de yaptığı toplantıda aldığı karar uyarınca
İstanbul, Adana, Samsun ve İzmir’de “Artık Yeter Bu Ülke Bizim” kampanyası
kapsamında yapılan salon toplantılarında ileride yüzbinlerle alanlara taşacak
tepkinin ilk işaretlerini verdi.
Mart
ayı işçinin tepkisini salonlardan tüm Türkiye’ye duyurması açısından dolu dolu
geçti.Türk-İş Başkanlar Kurulunun 11 Şubat 2001’de yaptığı toplantıda aldığı
karar uyarınca İstanbul, Adana, Samsun ve İzmir’de “Artık Yeter Bu Ülke Bizim”
kampanyası kapsamında yapılan salon toplantılarında ileride yüzbinlerle
alanlara taşacak tepkinin ilk işaretlerini verdi. Her birine binlerce işçinin
katıldığı, salonların işçiye dar geldiği bu toplantılarda “Genel grev, genel
direniş”, Kahrolsun IMF, bağımsız Türkiye”, “İş ekmek yoksa barışta yok”,
“Yaşasın işçilerin birliği”, “Eylem nerede biz oradayız”, “Söz bitti sıra
eylemde” sloganları ağır bastı. Toplantılarda ayrıca işçinin salonlara değil
alanlara çıkma isteği, Türk-İş ve Bayram Meral protestoları da dikkat
çekiciydi.
Yapılan
konuşmalarda, genel olarak iş güvencesi yasasının halen mecliste bekletiliyor
olması protesto edildi, TİSK’in kıdem ve ihbar tazminatlarına ve diğer
haklarımıza yönelik saldırıları, çalışma yasalarına esnekliği sokma
girişimleri, Derviş’in “kriz bitti” sözleri, IMF güdümünde uygulanan
politikalarda ısrar edilmesi, protesto edildi, artık alanlara çıkıp işçinin
sorunlarını omuz omuza duyurmasının zamanının geldiği vurgulandı.
1 Mayıs 2002, İş
Güvencesi, Filistin ve Yine Ekonomik Kriz/ IMF/Dünya Bankası
Ankara’da
2002 1 Mayıs’ına, geniş emekçi kesimlerin, hükümete, IMF ve Dünya Bankası
programlarına, yol açtıkları açlık, yoksulluk ve yolsuzluklara karşı
tepkilerini alanlara taşımaları damgasını vurdu.
Filistin
başta olmak üzere mazlum halklara karşı emperyalist saldırıların da kınandığı 1
Mayıs, sağanak yağmura rağmen, emekçilerin öfkesini alanlara taşıdı. Üç
noktadan Tandoğan’a yürüyen 25 bini aşkın emekçi, son 20 yılın en kitlesel 1
Mayıs’ını yaşatarak sadece kendilerine yönelik saldırılara değil, Filistin
başta olmak üzere mazlum halklara yönelik emperyalist saldırılara karşı da
seslerini yükselttiler.
Sendikamız
Genel Merkezi ve Ankara Şubemiz de dahil, Türk-İş’e bağlı sendikalar erken
saatlerden itibaren Toros Sokak’ta toplanmaya başladı. Üzerlerine “1 Mayıs
Birlik, Dayanışma, Mücadele Günü” yazılı önlükleri giyen işçiler Türk-İş
pankartıyla kortejin önünde yer aldılar. Türk-İş’in ses aracının üzerinde “İş
Güvencesi yoksa üretim de yok” pankartıyla, İş Güvencesi Yasası’nın
çıkarılmaması halinde üretimin durdurulacağı mesajı verildi.
DİSK’e
bağlı sendikalar ve bazı parti vegrupların oluşturduğu kortej Hipodrom’da, Hak-İş’e ve KESK’e bağlı
sendikalar da GMK Bulvarı üzerinde toplanarak Tandoğana doğru yürüyüşe
geçtiler. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, TMMOB, TTB, TBB, ÇHD, diğer bazı
grup ve partiler de pankartlarıyla yürüyüş kolunda yerlerini aldılar.
Kortejler
1 Mayıs çeşitli sloganlar, işçi marşı ve halk türküleri eşliğinde yarım saati
aşkın yürüyüşün ardından Tandoğan Meydanı’na girerken, sağanak halinde yağmur
başladı. Miting alanında atılan diğer sloganlar ise şunlardı: “Savaşa hayır”,
“Yaşasın 1 Mayıs”, “Savaşa değil eğitime bütçe”, “Kurtlar, kuşlar geldiler
memleketi yediler” “Savaşa hayır”, “Yaşasın işçilerin birliği hakların
kardeşliği”, “Kadınlara özgürlük dünyaya barış”, “Koşulsuz Genel Af”, “Siyaset
IMF’den takdir aldı, ülkede sınıfta kaldı”, “Filistin soykırımına son”, “Katil
Şaron yargılansın” “İşsizliğe, yoksulluğa, özelleştirmeye ve savaşa karşı 1
Mayıs’ta emeğin birleşik mücadelisini yürütüyoruz” “Geçiçi işçiler daimi
kadroya geçirilsin”.
15 –16 Mayıs 2002 İş
güvencesi Oturma Eylemi
Türk-İş’e
bağlı sendikaların profesyonel yöneticileri Ankara’ya gelerek Güvenpark’ta
buluştu. 81 ilden Ankara’ya gelen sendikacılar sabah erken saatlerden itibaren
Güvenpark’ta toplanmaya başladı. Güvenpark’ın çevresinde yoğun polis önlemi
alınırken, eylemin yapıldığı anıt çevresine gitmek isteyenlerin üzerleri
arandı. Başta İş Güvencesi Yasası’nın çıkarılması olmak üzere işten atılmaların
durdurulmasını, resen emeklilik uygulamasına son verilmesini, bölge
müdürlüklerinin kapatılması kararının geri alınmasını isteyen sendikacılar,
“Uzlaşma yok direniş var”, “Şalter inecek, bu iş bitecek”, “Genel grev genel
direniş” sloganlarını önplana çıkaran sendikacılar, bir-iki günlük oturma
eylemlerinin çözüm olmadığını, çözümün talepler yerine getirilene kadar eylem
olduğunu ifade ettiler. Başkanlar Kurulu’nun parti ziyaretlerini de
eleştirdiler.
Eylem,
Türk-İş Başkanı Meral’in konuşmasıyla başladı. Meral konuşurken, direniş ve
kararlılık sloganları ön plana çıktı. Yoğun olarak atılan “Uzlaşma yok, direniş
var” sloganı karşısında Meral, “Sorunu çözecekse uzlaşırız, çözülmüyorsa
direniş yaparız” açıklamasını yaptı. Ülke ekonomisinin IMF’nin baskısı altında
olduğunu, görevlerinin ülkeyi bu baskıdan kurtarmak olduğunu söyleyen Meral,
“Maalesef siyasiler bu sorunu çözemiyor” dedi.
“Söz bitti, sıra eylemde” sloganları ile sözü
kesilen Meral, eylemler de yaptıklarını, geçmişte hükümetlere derslerini
verdiklerini hatırlatarak, ülkeyi çokuluslu şirketlerin kıskacından kurtarmak
gerektiğini söyledi. İş Güvencesi Yasası konusunda hükümetin ve Meclis’in
işverenin yalanlarına inandığını belirten Meral, yasanın bir an önce çıkmasını
isteyeceklerini söylerken, sözleri “Ziyaret yok, direniş var” sloganıyla
kesildi. Tepkiler ve “parti genel merkezlerine gidilmemesi” yönünde, özellikle
Belediye-İş ve TÜMTİS’lilerin bulunduğu yerden gelen sloganlar üzerine Meral
sinirlenerek, “Ne yapacağımızı biz biliriz, kesin sesinizi” diye konuştu. Sık sık
atılan “İşçiler el ele genel greve”, “Yılgınlık yok direniş var”, “Direne
direne kazanacağız” sloganları karşısında Meral, konuşmasını kısa kesti.
Türk-İş
Başkanlar Kurulu üyeleri daha sonra Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün mozelesine
çelenk koydular, saygı duruşunda bulundular.
Destek ziyaretleri
Türk-İş’e
bağlı sendikaların Ankara Şubeleri pankartları altında gruplar halinde, alkış
ve sloganlarla desteklerini sunup, bir süre alanda kaldıktan sonra alandan ayrıldılar.
Ankara
Şube Yöneticilerimiz, Temsilci ve Baştemsilcilerimiz ve işyerlerinden
arkadaşlarımız Sendika pankartı altında eyleme destek için alana gelenler
arasındaydı. Halaylar çekildi, iş güvencesi ve geçici işçilere kadro talepleri
dile getirildi.
Destek
ziyaretinde bulunanlar arasında KESK’e bağlı sendikalarda vardı. KESK Ankara
Şubeler Platformu “İşçi memur elele genel greve” ve “Yaşasın sınıf dayanışması”
sloganlarıyla karşılandı. KESK’in dışında, TMMOB ve bağlı odaların
yöneticileri, BASK Genel Başkanı Resul Akay ve yöneticileri, DİSK’e bağlı bazı
sendikalar, Hak-İş’e bağlı bazı sendikalar ve çeşitli partiler de eyleme destek
verenler arasındaydı.
Eyleme
katılan, Türk-İş Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, Sendikamız Genel Başkanı Ali
Ekber Güvenç, Genel Sekreterimiz Yakup Akkaya, İstanbul Şube Başkanı Kenan Kaya
da dahil Türk-İş’e bağlı sendikaların
profesyonel Yöneticileri ve bir grup ziyaretçi geceyi Güvenpark’ta geçirdi.
İkinci
gün de sendikaların, çeşitli partilerin destek ziyaretleri sürdü. Türk-İŞ
Başkanlar Kurulu Meclis ve parti Genel Merkezlerindeki temaslarına devam etti.
Öğleden
sonra toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu, yapılan temaslarda geçici işçilerin
sorunlarıyla ve iş güvencesi ile ilgili olarak büyük ilerleme sağlandığı,
eylemin hükümet ve mecliste grubu bulunan partiler nezdinde yeterince ses
getirdiği kararına vardı. Eylem alanında, çeşitli sendikaların şube başkanları
eylemlerin bu şekilde bitirilmesinin Türk-İş’in tabanda zaten azalan güvenini
tümüyle yok edeceğini belirttiler. Sendikacılar, sonuç almadan dönülmemesi,
eylemlerin şalter indirmeye kadar sürdürülmesi gerektiğini söylediler.
Güvenpark oturma eylemi 17 Mayıs 2002 tarihinde akşam saat 20.00’de
bitirildi.
Bir
sonraki gün, DSİ Konferans Salonunda yapılan toplantıda, Güvenpark eylemleri
değerlendirildi. Yapılan Konuşmalar ve
yapoılan değerlendirmelerin ardından, “Türk-İş Yönetim Kurulu, Türk-İş’e Bağlı
Sendikaların Genel Merkez ve Şube Yöneticileri Toplantısı Açıklaması” okunarak
oya sunuldu ve kabul edildi. Açıklamada özetle şunlara değinildi:
“TÜRK-İŞ
mücadelesini bugüne kadar daima meşru ve demokratik sınırlar içinde
sürdürmüştür ve bundan sonra da aynı anlayışla devam edecektir. Talebimiz,
verilen sözlerin tutularak, siyasi partilere, Meclis’e ve demokratik
parlamenter sisteme duyulan güvenin sarsılmamasıdır. İş güvencesi yasasının
çıkarılması, 158 sayılı ILO Sözleşmesinin onaylanmasıyla ve Güçlü Ekonomiye
Geçiş Programında, Avrupa Birliği’ne
verilen Ulusal Programda ve 22 Mayıs 2001 tarihinde TÜRK-İŞ’le imzalanan
protokolde verilen sözlerle, Hükümetin önde gelen görevi haline gelmiştir. Bu sözün bir yılı aşkın bir süredir yerine
getirilmemiş olması, meşru ve demokratik tepkilerimizi açıkça tahrik ve teşvik
etmektedir. Ayrıca, geçici işçilerin kadroya geçirilmesi ve emeklilik konusunda
TÜRK-İŞ’le Hükümet arasında imzalanan protokolun uygulanması da sağlanmalıdır.
Türkiye’de ekonomik krizlerin faturası hep çalışanlara çıkarılmaktadır. IMF
talimatlarıyla, bağımsızlığımız ve ulusal egemenlik gözönünde bulundurulmadan
uygulanan politikalarla, çalışanlara ödettirilen faturaların bedeli artık
tahammül sınırlarını aşmıştır. IMF politikaları terkedilmeli, işsize iş
sağlanmalıdır.
“Bu
koşullarda, Başkanlar Kurulumuzun bundan sonra yapacağı olağanüstü toplantıda,
Türkiye tarafından onaylanmış bulunan 87 sayılı ILO Sözleşmesi’nin hak tanıdığı
meşru ve demokratik eylemler, gündeme gelebilecek, şalter inebilecek, telefon
ve faks haberleşmesi kesilebilecek, bankalardaki çalışma ve demiryollarında ve
karayollarında trafik durabilecek, vapurlar işlemeyebilecek, uçaklar uçmayabilecek,
her alanda üretim ve hizmet durabilecektir, hayat durabilecektir. Bu eylemler
kaçınılmaz hal aldığında, sorumluluk, ülkemizde ve uluslararası düzeyde
taahhütlerini yerine getirmeyerek halkımızı ve çalışanları tahrik ve teşvik
edenlerde olacaktır.
“TÜRK-İŞ,
siyasi partilerimizin iş güvencesi yasası ve diğer taleplerimiz konusundaki
tutumunu bir süre izleyecektir. Meclis’in bu çalışma dönemi içinde iş güvencesi
yasasının çıkarılmaması ve acil taleplerimizin yerine getirilmemesi durumunda,
TÜRK-İŞ, halkımızın desteğini de alarak, ülke çapında daha da etkili ve yaygın
eylemler gerçekleştirecektir. Bu eylemlerin biçimi ve zamanlaması Başkanlar
Kurulumuzun olağanüstü toplantısında belirlenecektir. “
1 Mart 2003 “Savaşa
Hayır Mitingi”
Mecliste,
savaş tezkeresinin görüşüldüğü saatlerde, Ankara Sıhhiye meydanında toplanan
yüzbine yakın kişi tek yürek halinde “Savaşa hayır. ABD çıkarları için ölmeyeceğiz” dedi.
KESK,
DİSK, TMMOB ve TTB’nin organize ettiği ve Emek Platformu bileşenlerinin de tam
destek verdiği “Savaşa Hayır” mitingine, sendikamız Genel Merkez ve Ankara
Şubesi de dahil Türk-İş üyesi sendikalardan yaklaşık on bin işçi katılırken,
toplam katılım Türkiye’nin dört bir yanından gelenlerle yüzbini aştı.
Katılımcılar
sabahın erken saatlerinde, Hipodrom’da buluştu. Buradan hareket eden onbinler,
“Halk bu savaşı durduracak” pankartı arkasında, yürüyüşe geçti. Yürüyüşün
başladığı saatlerde Hipodrum’a insan seli akmaya devam ediyordu. Savaş karşıtı
binlerce pankart ve dövizin sallandığı yürüyüş kolunda, sık sık “Savaşa hayır”,
“‘Biz verelim tezkere Meclis gitsin askere”, “Katil ABD işbirlikçi AKP”,
“Kahrolsun ABD emperyalizmi”, “Savaşa değil emekçiye bütçe”, “Savaşa karşı
genel grev genel direniş”, “Şalter inecek savaş bitecek” sloganları atıldı.
Mitinge,
üniversite öğrencileri, bazı partiler, sanatçılar, çeşitli sivil toplum
örgütleri, siyasi örgütler, katıldı. Türk Psikologları Derneği ve Eczacılar
Birliği’nin pankartları ile katıldığı kortejde, TTB’nin, devasa boyutlardaki
“Savaş öldürür savaşa hayır” yazılı siyah pankartı arkasında hekimler yerini
aldı. Yüyüyüşe, banliyo trenindeki işçiler siren çalarak destek verdi.
Gazetecilerin taşıdığı “Savaş haberi yapmak istemiyoruz” dövizi dikkat çekti.
Mitingde görev alan gazeteciler de pankart arkasında bir süre yürüdü.
Evlerinden, işyerlerinden çoluk çocuk çok sayıdaki Ankaralı mitinge katılırken,
Kızılay’a gezmeye çıkan birçok kişi de savaş karşıtı sloganları duyar duymaz
kendini miting alanına attı.
Yürüyüş
kollarının Sıhhiye Meydanına gelmesi yaklaşık 4 saat sürdü. Miting başladığında
henüz tüm katılımcılar alana gelmemişti.Meclis’de tezkere görüşmeye başlanırken, yapılan anonslarla tüm
pankartlar indirildi ve tezkere alanda halkın oyuna sunuldu. Daha sonra
konuşmalara geçildi.
Konuşmaların
ardından Melike Demirağ, Edip Akbayram, Rojin, Ferhat Tunç, Koma Azad, Savaşa
Hiç Gerek Yok grubu, Bulutsuzluk Özlemi, barış türküleri söylerken, Rutkay Aziz
ve Atol Behramoğlu şiirleriyle barış çağrısı yaptı.
Hiçbir
çatışmanın yaşanmadığı ve coşkulu geçen miting daha sonra dağıldı.
Son 10 Grev ve Eylemler